WASHINGTON (TURKISH JOURNAL) – Ali Çınar – Cumhuriyetçi Parti  2020 Başkanlık Kurultayı delegesi ve Amerikan siyasetinde aktif çalışmalar yapan Erbil Günaştı, Başkan Trump’la zaman zaman programlarda biraraya gelen nadir Türk Amerikalılardan. GameChanger adlı kitabını Başkan Trump’a hediye eden Günaştı, yaptığı çalışmaları ve 3 Kasım Başkanlık seçimleri ile ilgili Turkish Journal’dan Ali Çınar’a özel açıklamalarda bulundu.

-GameChanger kitabını ne için yazdınız? Şubattan beri nasıl bir ilgi var? Trump’a sanırım verdiniz tepkisi ne oldu?

GAMECHANGER’i iki farklı okuyucu için yazdım. Öncelikle, Amerikalı halk için. 2012 yılında Amerikan vatandaşı olduktan bu yana hayat benim için bir başka oldu Amerika’da.

2015 yılında, ilk fırsat çıktığında, hiç düşünmeden, Palm Springs Belediye Başkanlığı’na aday oldum ve seçimlere girdim. Aynı anda Donald J. Trump da ABD Başkanlığı için adaylığını açıklayınca onu da ortağım Daphne Barak ile resmen desteklemeye başladık.

Bu iki süreç bana bir anda çok şey öğretti ve daha önceden ilgimin hiç olmadığı ABD’deki iç siyaset dünyasında önemli bir konuma geldiğimi hem derhal hissettim hem de yakın ve güçlü çevremizde Amerikalılar üzerindeki etkisinin nasıl oluştuğunu da görmeye başladım.

Bu açıdan, 2019 yılında Daphne, “To Plea or Not To Plea” adında Trump’ı sorgulayan Robert Mueller’in önde gelen tanıklarından Rick Gates ile, soruşturma devam ederken gizlice görüşüp aynı zamanda filme alarak yazdığı kitap üzerinde çalışmaya başladık. O kitapla uğraşırken, aynı zamanda, GAMECHANGER’i de yazmanın uygun olacağını karar verdim ve kimseye bir şey söylemeden yazdım.

Kitap, yukarıda dediğim gibi, 2012 yılından bu yana geçirdiğim değişimler ve 2015 yılından bu yana Amerika’da aktif siyasete katılan, hali hazırda her iki ülkenin vatandaşı olan biri olarak, artık bir parçası olduğum Amerikalı halka Türkiye’yi ve liderini kafama göre anlatmak maksadıyla yazılmıştır. Ancak Amerika’da siyaset bilimlerden mezun ve yüksek öğrenimimi de o konuda yapmış biri olarak bu kitap romandan ziyade bir siyaset uzmanının aklıyla, ancak halkın anlayabileceği türden yazılmıştır.

Bilinir ki hiçbir kitap başladığı gibi bitmez ve yazılırken hep değişikliğe uğrar. Dolayısıyla, özellikle adını ve kapağını belirlerken kitabı ne için yazdığımın ikinci yanıtı da almış oldum. Bu da kitabı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald J. Trump için yazmış olduğumu gösterdi.

Bu kitabı Amerikalı halk ve iki devlet başkanı için yazdım

Ancak Şubatta bu kitaba olan ilginin hiç de beklemediğimiz nereden geldigine deginmeden önce iki konuya değinmekte fayda var.

Birincisi, GAMECHANGER’in hem Amerika’da hem Avusturalya’da en başta gelen yayım evleri tarafından yayınlanış olması. İkincisi, Türk kökenli bir Amerikalının, üstelik ilk kitabına ve daha da üstüne, kendilerine karşı ülkelerinde çok büyük muhalefet ile karşı karşıya olan iki devlet başkanını başlığa koyarak yazmasına rağmen, 100’e yakın önde gelen basın yayın organının Amerika’da ilgi göstermesi ve zaman ayırmasıdır.

Örnek verilecek olursa, CBS News bir yanda, Trump’ın eski üst düzey danışmanı Steve Bannon öte yanda, yani bir solcu bir sağcı iki güçlü yayın programı bana olağandan fazla zaman değer verdi. CBS News’de 10 dakika yer aldım, bunun bir dakikası en yoğun haber saatinde olmak üzere. Steve ise programının tamamını canlı olarak bana ayırdı. Benden çok daha meşhur olan ortağım Daphne’ye bile “Erbil daha önemli” diyebildi.

Japon Faktörü

Gelelim Şubat ayından sonra ortaya çıkan ilginç konuya. Ortağımla, Japonya’daki rejimlerin kaderini belirleyen bir grubun davetlisi olarak bulunduğumuz toplantılarda ilk olarak GAMECHANGER’in Japonya ile hiçbir ilişkisi olmadığını vurguladılar. Hemen ardından ise, GAMECHANGER’in Japonya’da basılmasının ülke için faydalı olacağını ilettiler. Ben de kendilerine bunun, “Japonya’nın ABD’den bağımsızlığı” ile ilgili olup olmadığını sordum. Büyük bir heyecanla “Evet” dediler.

Anlaştık, 2020’de, Japonya’nın en başta gelen yayım evi tarafından basılıp dağıtılacak. Tabii ki birer örneğini kapaktaki iki lidere ileteceğim. Çünkü Japonya baskısında, ABD, Avusturalya ve Türkiye baskılarında olmayan bir ek bölüm olacak. Orada Japonya’nın Amerika’dan neden bağımsız olması gerektiğini anlatıyor olacağım. Bunu anlatırken de Türkiye’nin rolünden bahsediyor etmiş olacağım. Ne de olsa yukarıda dediğim gibi ben bunu Amerikan halkı ve iki devlet başkanı için yazdım. 3. devlet başkanının bu kitaba ortak olabileceği o ona kadar aklıma gelmemişti.

Trump’ın ilgisi ise sade idi. Eylül 2019’da yayım evi bana kitabın tek bir örneğini bakmam için verdiğinde onu yanıma alıp öğle yemeğine gitmiştik. Yemekte yan masada ABD Başkanı Trump da biri senatör diğer iki Cumhuriyetçi parti destekçisi ile yemek yiyordu. Bu bizim için olağan öğle yemeklerinden biriydi. Etrafta, korumalar haricinde, fazla kimse olmuyordu.

Erbil kitabı hemen getirsene

Yemek biter bitmez bu az sayıdaki kişiler bir şekilde Başkan Trump ile havadan sudan konuşarak kısa bir zaman geçirirlerdi. Böyle bir ortamda, Senatör Lindsay Graham öteden bağırdı: “Erbil, kitabı hemen getirsene Başkana!” Ortağım Daphne ile Başkan Trump her zaman olduğu gibi o anda, hararetli bir şekilde birkaç konuya değinerek konuşuyor ve şakalaşıyorlardı. Her ikisi bir anda bana döndüğünde onlara doğru gitmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı.

Trump, doğrudan üç soru sordu bana ve derhal kitabı elimden aldı, beni kutladı ve kitabı kolunun altına koyup yürüdü gitti. Salonda bulunan diğer birkaç misafir arasında olan bir başka dostumuz, sağcı televizyon sahibi Chris Rudy fırsatı kaçırmayarak Başkana nasıl oluyor da ilk örneği alıp gittiğini de kendisine soruyordu ve buna gülerek konuşmalarına devam ediyorlardı. (Bu fotoğraf muhtemelen kitabın Türkiye sayısında arka sayfada ilk defa yayımlanacak.)

Senin sorduğun soruya tam cevap ise, ertesi günkü öğle yemeğinde geldi. Yine benzeri bir ortamda bu kez başka bir senatör ve iki diğer değerli Cumhuriyetçi parti destekçisinin hazır olduğu bir sırada, Trump yerinden ayrılarak yanıma geldi ve özel olarak beni bir kez daha kutladı, çok iyi bir şey yaptığımı ve kendisine çok faydalı olduğunu söyledi.

-Seçime 2 haftadan az kaldı. Düşünceleriniz? Trump’ın kaybetme sansı var? Sizin düşünceleriniz neler olabilir

Seçim sonucu bana göre Trump’ın ilk üç yılında olup bitenler sonunda kesinleşmişti zaten. Corona ortaya çıktığından bu yana olup bitenlere gelince, bana göre, sonucu değiştirmez, bilakis Trump lehine arttırır. Kısacası Trump açık ara bir farkla bu seçimi kazanır. Bunun üç nedeni varkitabı hemen getirsene

1 – Trump zenginlere ve şirketlere vergileri attırmayacak. Bilindiği gibi Amerika’nın “Allah’ı” paradır. Bu açıdan Amerika’daki Demokrat zenginler ya Joe Biden’a oy vermeyecek ya Trump’a oy verecek.

2 – Trump ilk üç yılda zenciler ve Latinlere ne kadar faydalı olduğunu gösterdi. Büyük oranda, daha varlıklı hale geldiler. Trump’ın 2016 seçimlerinde bu kesimden yüzde 10 oy aldığı düşünüldüğünde ve bu oranın bu kez daha fazla oy alacağının kesin görünmesi, Trump’ın tekrar seçilmesini garantiliyor. Bilineceği gibi, Cumhuriyetçi partili başkan aday yüzde beş üzerinde zenci ve Latin oyu almazsa Başkan seçilemiyor. Alırsa seçilme oranı yüzde 90’i buluyor.

3 – ABD’de, silah sahibi Amerikalılar bilindiği gibi çok güçlü bir gruptur. Bunlar her zaman büyük yoğunlukla oy vermezler, her şeyi olacağına bırakılar ve silahlarına güvenirler. Ancak Trump’ın adaylığında ilk kez bu grup büyük yoğunlukla oy vermiştir. Onun için, bugüne kadar Demokratların yıkılmaz kalesi olarak bilinen Wisconsin, Michigan ve Pennsylvania 2016’da Trump’a vermiştir ve 2020’de yine verecektir.

Bir de buna Demokratların 2020 seçimlerini kazanmaları halinde “Supreme Court”a verecekleri zarar hesaba katıldığında Trump’ın bu seçimi açık ara alma olasılığı artmaktadır. Benim fikrim hiç değişmemiştir. Bilhassa güçlenmiştir bu konuda.

Corona’ya gelince. Trump’ın hastahaneye girip, bir iki gün sonra çıkması da bugüne kadar Demokratların oynadıkları kartlar konusunda, bilhassa zengin Demokratların bazı gerçekleri daha iyi görür hale gelmelerini sağlamıştır.

– TR-ABD ilişkileri Trump kazanırsa nasıl bir yol izler? Biden kazanırsa ne olur?

Türkiye-ABD ilişkileri Trump kazansa da kazanmasa da “güç” üzerine inşa edilmek zorundadır artık.

GameChanger’de yazdığım gibi, Türkiye artık “Catch-22” oyunu oynamıyor kimse ile. Bu 2002 yılından itibaren böyle oldu Türkiye açısından, kitapta yazdığım gibi. O gün bugündür, Türkiye “Chicken game” oynuyor kim ona karşı “Catch-22” oynamaya kalkarsa.

Bilhassa AB hala Türkiye’ye karşı “Catch-22” oynayabileceğini zannediyor, yanılıyor, yenilip duruyor. Amerika’da Demokratlar da AB’liler gibi hala Türkiye’ye karşı “Catch-22” oynayabileceklerini düşünüyor olabilirler ve düşünüyorlar da. Cumhuriyetçi senatörler bile bu yanlışın içindeler halen. Onun için Trump birinci döneminde bu kadar zorluk çekti, etkili ve kalıcı bir dış politika üretemedi. Gerçi başka nedenler de vardı ancak bu konu önemliydi ve halen de önemli çünkü bir şey değişmedi.

Uluslararasında mücadele ve çalışma ortamı olacak

Soruna cevaba gelince, Trump kazanırsa ikili ilişkilere önem verecek. Başkan Erdoğan gibi güçlü liderlerle birlikte çalışacak. Bu değil ki onların dediğini yapacak ya da onları dediğini yaptırmaya zorlayacak. Hakkıyla pazarlık edecek ve sonuç alacak. Kısacası uluslararasında mücadele ve çalışma ortamı hız kazanacak.

GameChanger’de de yazdığım gibi, Türkiye oyunu “Catch-22”den “Chicken Game”e taşıdı ve “Zero Zum Game”i nerelerde oynayacağını dünyaya duyurdu. Herkes biliyor bunu artık, istese de istemese de. Trump da biliyor, Biden de biliyor. Trump Türkiye ye karşı “Zero Sum Game” oynamayacağını da biliyor. Türkiye de bu konuda Trump’ı zora sokmaması gerektiğini de biliyor.

Ancak Biden tarafında durum öyle değil. Biden AB’liler gibi Türkiye’yi hafife almaya devam eder ve dünyayı riskli bir duruma getirir. Biden buna mecburdur çünkü Demokratlar bugün Amerika’yı daha da zayıflatmak isteyen dış güçler olan AB, Rusya, Cin, Hindistan’ın elinde oyuncak durumundadırlar. Bu açıdan, Biden başkan seçilirse hem Amerika için fena olur hem Türkiye için iyi olmaz, ancak bu durumdan Amerika daha zararlı çıkar.

Ancak ben böyle bir olasılık beklemiyorum. Trump’ın kazanacağını düşünüyorum.

-ABD’de Türklerin daha aktif olması için önerileriniz nelerdir?

Bir an evvel ABD vatandaşı olup, Amerikalılaşmak. Bu şekilde her seçimde rol oynama oranı yükselir. Örneğin “school boards” gibi her yerel seçime girip rol almak gerekir. Bundan başka yapacak da hiçbir şey yoktur.

Bir örnek vereyim, bugün ABD Kongre’sinde bir tek Dominik Cumhuriyet kökenli temsilci var. Bu da Dominik Cumhuriyeti’nin ne kadar zayıf bir konumda olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin durumu buna göre daha da zayıf çünkü bir temsilcisi bile yok. Arapların bile birkaç temsilcisi var Dolayısıyla farklı yönlerden haklarını, örneğin Türklere göre, daha değişik savunabiliyorlar.

Seçimleri kazanıp, koltuğu almaktan başka yol yok. Gerisi hep boşa verilen bir uğraşı. Önce Türk kökenli adayları destekleyip, seçtirmek lazım. Bunu yapmak için Türkler başka kesimler ile pazarlık mı yapar, onları kandırır mı, satın mı alır, bunların hepsi mubah. Önce Türkler seçilmeli ondan sonra başka ne yapabileceklerine bakmaları gerekir. Bugüne kadar yapılanlar ise benim ortağımın her zaman dediği gibi, “denizaltı gemisine girip birbirimizle konuşmak”tan başka bir yere gitmez.