Black Lives Matter (BLM) neyin nesidir diye sormaktansa BLM: Neden Bir Maşa diye sormak daha yerinde olur.

  • BLM Amerika’da bir sorun mudur? Evet. BLM, Amerika’da bir sorundur. Ancak BLM, Amerika’da sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine ısrar ederek ayrı bir sorun haline de gelmiştir.
  • BLM bir ırkçılık sorunu mudur? Hem Evet. Hem Hayır.
    • Evet, çünkü ırkçılık kelimelerle baslar ve buyur gider. BLM de bir “hashtag” olarak başlamış ve bölücü bir hareket haline dönüşerek kitlelere hitap eder bir akim haline gelmiştir.
    • Hayır, çünkü Avrupa’daki olaylarda görüldüğü gibi, çok kısa zamanda başka ve yasadışı akımların güdümüne girmiştir. Böylece artık, başka emelleri olan bir örgüt zannı altındadır.

BLM: Neden Bir Maşa

Amerika bugünlerde kesinkes ikiye bölünmüş bir ülkedir. Amerikan hegemonyasına son verdirmek isteyen yabancı güçlerin 1992’den bu yana açık bir şekilde uygulamakta oldukları kapsamlı planının sonucudur. Bu açıdan, bazı kesimler tarafından Amerika’yı ikiye bölmekle suçlanan BLM gibi oluşumlar uzun vadede yalnızca bir Amerika sorunu olmayacağı gibi su sıralarda Trump’in kolaylıkla asamayacağı bir sorun da değildir.

Yaklaşık iki haftadır süregelen, bazen isyan niteliğine dönüşen olaylar birkaç hafta sonra bir saman alevi gibi gündemden düşmez ise, Trump’in secimler öncesinde elini güçlendirir. Trump rahatlıkla asker konuşlandırır, ardından bazı yerlerde siki yönetime başvurur, daha da ötesi, bazı solcu/liberal/küreselci akademisyenlerin/düşünürlerin de tahmin ettiği gibi 2020 seçimlerini iptal edebilir. O şartlarda anayasal yetkisi vardır.

Kısacası, 1992 yılında başlayan Amerika’nın bölünmesini hedefleyen dış güçler tarafından yapılan planlar Trump gelinceye kadar 24 yıl bir saat gibi islemekteydi. Aslında Hillary Clinton ile bu surecin bir sekiz sene daha sürdürülmesi planlanmıştı. Ancak olmadı. Trump bir şekilde yeteri sayıda seçmeni derin uykudan uyandırabildi ve Amerika’da milliyetçilik küreselliğe bas kaldırdı.
Ancak öte yandan, Amerika’yı bölmek isteyenlerin planının Hillary Clinton olmadan da yoluna devam ettiğini görmek kolay.

Örneğin bugün Amerika’da bölünmüşlüğün belirtileri siyasi atamaların da ötesinde, kitapların basılmasına, gazetelerin okunmasına, televizyon programlarının seyredilmesine, filmlerin yapılmasına, alışveriş yapılan dükkânların tercihine kadar her yerde belirgindir. Eskiden kamuya ait okul ya da sözleşmeli okul ya da silah taşıma yanlısı ve karşıtı, kürtaj ve kürtaj karşıtı gibi birkaç bölünme olduğu düşünüldüğünde, durumun gün geçtikçe ne kadar vahimleşmekte olduğu acıktır.

Öyleki, Amerika’nın 15. büyük nüfusa sahip Seattle’da bugünlerde polisin girmediği ya da giremediği bölgeler, Türkiye’de 1980 darbesi öncesi kurtarılmış mahalleleri hatırlatmıyor mu? Kimler sorumluydu o günlerden, neden o durumlar vuku bulmuştu, Türkiye o hale nasıl düşmüştü? O günlerde Türkiye’de ne kimse kimseyi dinliyordu ne anlıyordu ne de anlamak istiyordu.

Su günlerde, Türkiye’deki oyuncuların benzerleri yine sahnede, ancak bu sefer Amerika’da rol alıyorlar. Öyle değil mi?

Öte yandan, bu açıdan bakıldığında BLM ile ilgili açıklamalar ya da ithamlar daha iyi anlaşılmıyor mu?